Güç Zehirlenmesi
ayatta bazı şeylerin aşırı halleri insan evladında mevcuttur. Bunlardan biri de GÜÇ ZEHİRLENMESİ’dir. Her birimiz farklı şekillerde buna yakından tanıklık ederiz. Çeşitli şekillerde de ortaya çıktığını biliriz. Bazılarımız bu durumlara anlam veremez, yaşanılan döngüye öfke ile yaklaşır,o anlamsızlığın çarkında döner dururuz. Bazen de yaşanılan deneyim anlam kazanır, öğrendiklerimizle yola devam ederiz. Kolay mıdır? Değil! Ama derin bir zenginlik ve engin bir deryaya kapılar açar. Kendimizde biriktirdiklerimiz yola devam ederken geride bıraktıklarımız vardır. O yol ayrımlarında eksilenler damağımızda buruk bir tat bırakabilir.
Güç zehirlenmesinin çeşitli halleri vardır. Büyük ustalar; her şeyin aşırısının tehlikeli olduğunu anlatırlar.
Aşırı yemek yemek..
Fazla sex..
Alışveriş tutkunluğu..
Gereğinden fazla konuşmak..
Bir değer olarak belirlediğimiz statüler…
Çok para kazanmak ve daha fazlasını istemek diye devam eder bu liste…
Bazen bizim fazla para ile ilişkimiz de bize ölümsüzlük sağlayan bir değere dönüşebilir. İşte bunun tanımı da güç zehirlenmesidir.
Özellikle bazıları çevremiz ve kendimizle ilişkimizde eşik misali varlığımızın mevcudiyetini oluştururlar. Devleştiğimiz dünyadan haklı olanın güçlü olma halini sürekli savunan varlıklar haline dönüşürüz . Hoyratça davranışlarımızla haklılığımızı savunma mekanizmaları geliştiririz. Çünkü bu bizim varolma halimize dönüşmüştür.
Bu hal bizi insan Cemal-inden uzağa fırlatırken, göremediğimiz bir gerçek varsa o da kendimizden uzak olma halimizdir. Kavak ağacı gibi gökyüzüne uzar, kendimizi yükseklere yerleştirerek bakarız başkalarına. Belki bilirsiniz, rüzgarın etkisiyle yapraklarından çıkan sesler bir melodi gibi dolaşır. Ama o uzun gövdeyi yere sıkıca bağlayan, gücünü aldığı kökleri vardır. Toprağa sıkıca bağlı, bütünlükte saklıdır. İşte Güç zehirlenmesi de bizi kökümüzden söker koparır. Ezeli=öncesi olmayan bir hale dönüştürür.
Sadelik denen zenginlik bizim fark edemediğimiz kör noktamızdır.
İnsan evladı hem bilir hem bilmez; feleğin çarkı döner durur. O çarkın içinden geçerken dişlileri bizi incitir. İncinen insan büyür. Büyümek bizi kendi dünyamıza yakın eder. Yakınlığımız önce bedenlendiğimiz bu Can’da sonra ilişkilerimizde tezahür eder. Bilir misin der? İnsan olmak, hal olmaktır. Bu halin içine sığmaktır. Dünya’ya doğmak değil. O’na layık olmaktır. Kimimiz Allah ‘a kimimiz Tanrı’ya ibadet eder. Bazıları da isyan eder. Ama iyi bir ruh; her şeye, herkese ibadet eder gibi önünde eğilir. Bilir ki kendinden mesul olan her varlık, ondan daha büyük bir varlığın parçasıdır. Çünkü hepimiz inandığımız-inanmadığımız o her şeyin parçasıyızdır. Bu boşlukta salınan halimiz kendimizi bulma çabasından öte değil midir?
“Ustaya, ilahi-ebedi olana selam olsun”
Merhaba, bu bir yorumdur.
Yorum yönetimine başlamak, düzenlemek ve silmek için lütfen Başlangıç ekranındaki yorumlar bölümüne gidin.
Yorumcuların avatarları Gravatar üzerinden alınır.